12.08.13
Düğünü yaptık dün akşam. Bütün günü eşim yüzünden stres içinde geçirdim neredeyse. Mutlu günümüz kara güne döndü az kaldı. Onlar dün gece uyumadılar. Uykusuzluğa bir de mükemmeliyetçilik eklenince olanlar oldu.
Havanın sıcaklığı ve stresin verdiği hararet yakıyordu beni büsbütün. Markete sığındım su alma bahanesiyle. Cebimde bozukluk yok. Başka bir şey daha alayım diyorum. Karar veremiyorum. Fazla bir şey alsam eve gitmek zorundayım. Bunu ise hiç mi hiç istemiyorum. Camiye çıktım cami serin ama yetmedi abdest tazeledim. Biraz oturdum. Telefon geliyor. Amcam beni arıyor.
Camiden çıkıyorum. Caminin kahvesinde çay içiyoruz. Osman abi de geldi. Namaza geçtik. Otobüs şoförü beni arıyor. Yolu kaybetmiş. Telefonumu vermişler bir de Çene suyundan yukarı git demişler. O da bayır yukarı çıkmış Çınarlıya varmış. Tarif ettim.
Sıkıntı sıkıntı, her şey bana batıyor. Oysa o kadar da dua istemiştim herkesten. Cepten mesaj bile attım bir hayır kurumuna. Olup biteni anlayamıyorum. Birçok cemiyetteki kavganın nedenini bir az keşfeder gibi oluyorum.
Sedat Ümran’ın yeni kitabı yayınlanmış. Merak etmiyorum desem yanlış olur her halde. Dergide yazılarım çıkmış onları göremedim. Yeni dergi için yazılar gönderdim. Bakalım yayınlanacak mı?
Sabah kızım aradı. Kur’an Kursundan aramışlar. Bana ulaşamamışlar. ‘Düğünümüz vardı’ demiş. Adam anlamıyor. 2 senede bitmeli diyor, hatta bir senede. İdeal kişiyi oynuyor adam. Hocam diyorum bunlar çocuk. Yaşları fazla sıkmaya gelmez. Bunlar fidan kırmamak lazım. Kırılırsa işe yaramazlar. ‘İçimden kolaylaştırınız zorlaştırmayınız müjdeleyiniz (sevdiriniz) nefret ettirmeyiniz’ benzer Hadis-i Şerif’i geliyor. Bazı insanlar dediğim dedik oluyor. Ego baştanbaşa ego. Oysa adam Kuran-ı Kerim dersi veriyor, ama onun ruhundan haberi yok. Ben diyor onların hocasının hocasıyım. Ama öğrencisi kadar olamıyor. Tatlı sert olmayı bilemiyor. Bütün öğrenciyi nefret ettirmiş kendisinden. Bunu bir marifet sanıyor.
Güzel bir rüzgâr esti, ama gitmeliyim; burada işler karışacak. Beni toplantıya sokmak istiyorlar. Ben hocadan şikâyetimi oradan yapmalıymışım. Oysa ben vakfın başkanına da durumu aktarabilirim. Burada kullanılmam beni rahatsız eder.
Oradan ayrıldım. Anneme geldim. Banyo yaptım serinlemek için. Annem bütün gün televizyonda dini programları seyrediyor. Böylece yalnızlığını gideriyor. İhtiyarların sonu bu kapitalist dünyada. Herkes zevk ü sefa peşinde. Düğün için bir sürü davetiye dağıttım. En yakınlarımdan gelmeyenler oldu. Üstelik düğünlerine gittiğim kişilerdi bunlar. Düğünlerine gidemediğim kişilerin gelmesi de beni mahcup etti.
Demek ki bu kadar davetiyeye gerek yokmuş 150, 200 tane olsa yetişirmiş. Zaman insanları bireyselleştiriyor git gide. Yardımlaşma dayanışma ruhu yok oluyor sanki. Ama yine de hala belli çevrede devam ediyor sınırlı da olsa. Yeğenlerin arabalarıyla ve aileleriyle gelmesi beni çok sevindirdi. Hele Ankara’dan ailece gelen kız kardeşim beni büsbütün mutlu etti. Şimdi biz onun düğününe gideceğiz coşkuyla inşallah.
Ahmet KEMAL