DAR GEÇİT
(roman)
Ordaydı. Saçını yeni bir şekle sokmuş. Atkuyruğu şeklinde. Küçük
bir kız olmuştu. Ben sahnedeydim ve şiir okuyordum. O beni dinliyor ama belli
etmiyordu. Yan oturmuş beni etkilemek istemiyor havasına bürünmüştü. Ben onu
seviyordum o bunu biliyordu. Sevilmek hoşuna gidiyor, ama bu sevgiyi kendine
itiraf etmiyordu.
O bende baba sevgisi
tatmak istiyordu. Ben de bunu ona vermeye
hazırdım. Ama gönlümü onun bütün varlığı kaplamıştı. Onun varlığı bütün sevgi
damarlarımı kaplıyor, yalnız kalınca onu düşünmekten kendimi alamıyordum bir
türlü. O bu geçkin yaşımda bir gençlik aşısıydı bana. Dehanın çocukları on
yılda bir doğum acısı çeker diyordu ya bir düşünür, benim doğum sancılarım bu
aşklardan alıyordu varlığını.
Onu seviyordum ve aramızdaki yaş farkına rağmen benim
olmasını istiyordum. Onu düşünmek bana büyük bir haz veriyordu. Onu görmek, onu
hayal etmek benim en büyük yaşama sevincim olmuştu. Adı ışıktan harflerle
yazılıyordu ruhumda. Silueti ruh dünyamda aşkla kazılmıştı.
Babasını kaybetmiş ve onu ruhundan kazımıştı. Annesini terk
ettiği için onu affetmemişti. Baba silueti yoktu onda. Onun yerine beni koymaya
hazırdı. Bunu hissediyordum. Oysa ben onu hem bir baba hem sevgili gibi
seviyor, onda vuslata ermek istiyordum.
Ona şiirler yazıyor, onu arıyordum. Bulduğumda kaybediyor
tekrar bulmayı arzu ediyordum. Ondan haber almayı çok istiyor, bir haber alınca
sevinçlere gark oluyordum. O benim bu erişkin yaşlarda gençleşmem sebep oluyor,
şairlikte en verimli çağlarımı yaşıyordum. Belki de bu nedenle kendimi bu
rüzgara kaptırmaktan vazgeçemiyordum.
Eşimin bana tattıramadığı erkeklik duygumu onda tatmayı
hayal ediyor, o romantik aşkı yakalamayı düşünüyordum. Yakalamıştım da. Sanki
ben bir genç üniversiteliyim o da benim üniversiteli aşkım yıllar önceki. İlk
şiirleri yazdığım ilk aşkım, ilk sevdam.
Ne zaman onu unutacak olsam karşıma çıkıyor, bu aşkı yeniden
tazeliyordu. Okul gezileri, sosyal etkinlikler hep onu benimle halvete sebep
oluyor küllenmeye durmuş bu aşkı tazeliyordu. Onun toplantılarda seslendirdiği
şarkılar ve onun tavırları beni mest ediyor, onun hayal kırklıklarını teselli
etmek bana düşüyordu.
Onunla iki kelam etmek için ortam yaratıyor ve bundan sonsuz
haz alıyordum. Ben onu alkışlıyordum o beni alkışlıyordu. Bu alkışlarda buluşuyor
ve vuslata eriyorduk. Ondan bir öpücük almayı o kadar istiyordum ama bunun
imkansız olduğunu çok iyi biliyordum.
Bu da aşkımızı alevlendiriyor, bu imkansız aşk beni her geçen
gün daha bir kıvançla dolduruyordu. onu gerçeğine erişemesem de hayali her an
yanımda duruyor, bu hayalle yaşıyor, bu hayalle günlerimi ve gecelerimi
tatlandırıyorum.
O benimdi biliyordum, maddi varlığıyla ve hep böyle kalacaktı.
Değilse bile manevi varlığıyla benimdi. Onu benden kimse alamazdı. Daha
şimdiden onun benden uzak kalacağı günlerin korkusunu hissediyor ama düşünmek
istemiyordum. Ancak bir şekilde gönülden gönüle bir yol olduğunu biliyor, bu
yolla ona ulaşacağıma kalbim gibi inanıyordum
Ahmet KEMAL