Eğitim Üzerine yazılar:
BATI VE BİZDE EĞİTİM
Eğitimde daha alınması gereken çok yol var. Öncelikle Milli Eğitim Bakanlığı’nın dünya devletleri eğitim politikaları ve tarihi eğitim sistemlerimiz incelenmeli, araştırılmalı ve bir milli modele ulaşılmalıdır.
Öncelikle eğitim olayına demokratik rejimlerin bakışını ele alalım. Demokratik sistemler eğitimde karar verici mihrakı anne-baba olarak belirler. Çocuğu dünyaya getiren anne-babanın onun alması gereken eğitime karar vermesi gerektiği açıktır. Çocuk öncelikle anne-babanın eseridir. Onun üzerinde hak sahibi olması gereken anne-babadır.
Batı dünyasında isteyen anne-babanın çocuğunu istediği eğitimi almasını sağlama hakkı olduğu bilinmektedir. Anne-baba isterse çocuklarını kilise okullarında okutabilmekte, isterse devlet okullarını tercih etmektedir. Devlet okulları da öğrenciye velisi istediği taktirde dini eğitim vermektedir. Üstelik bu dini eğitim uygulamalı olmaktadır. Bu uygulama kiliselerde yapılmaktadır. Hatta Almanya’da geçmişte Türk öğrenciler İslam dini dersi verilemediği için kiliselere götürülmekte, Hristiyan çocukları gibi Hristiyanlık dersi almaktaydılar.
Bu gün okullarda mescidler daha yeni açılmıştır. Din dersleri sadra şifa değildir. Öğretmen teorik bilgileri anlatmaya çabalamakta öğrenci ilgisiz davranmaktadır. Din dersinin TEOG ve Lise sınavlarına katılması öğrencinin bu dersle ilgisini sağlamaktan uzaktır. Çünkü din sevgi işidir. Bizim yöneticilerimizin eski alışkanlıklarından kurtulamadıkları buradan da anlaşılmaktadır.
Askeri yaşam stilinin her alana uzandığı, tek parti diktatoryasının her şeyi emir komuta zincirinde yapma geleneğinin hala sürdüğü görülmektedir. Bu anlayış değişmeden hiçbir alanda demokrasinin gelmesi mümkün görünmemektedir.
Tevhit-i tedrisat despot zihniyetin bir ürünüdür. Tek parti diktatöryası Türk Milletini manevi değerlerinden koparma çabası ve adına devrim dediği uygulamalar, halkı tek tipleştirme çabaları, yeni bir millet yaratma çabaları, bütün bu çalışmalar batının bir oyunuydu. Bu oyun hala bugünlere uzanmış, halkın kendi değerlerine ısrarla sahip çıkması yüzünden kısmen başarılamamıştır.
Laik, seküler ve dinsiz bir toplum yaratma çabaları bu gün yaşadığımız sorunların temelini oluşturacaktır. Bu gün çekilen sıkıntıların başında bu çabalar yatmaktadır. Bu gün yapılması gereken bütün bu ters gidişi gerisin geriye çevirmek, o gün yıkılanları yeniden yapmak ve bir ihya hareketini başlatmaktadır. Batıdaki örnek uygulamalara bakarak öncelikle diyanet özerkleştirilmeli ve diyanet camiasına alternatif temel eğitim kurumu tesis hakkı verilmelidir. Bu da bugünkü işlevsiz Kur’an Kurslarının temel eğitime bütünleşmiş edilmesiyle mümkündür. Temel eğitim dersleriyle uygulamalı din derslerinin manevi ortamda uygulamalı öğretilmesi bu talebi karşılayacaktır.
Devlet okullarının da seküler eğitiminin uygulamalı din dersleriyle desteklenmesi, isteyen velilerin eğitim seçeneğinin artırılması şarttır. Özel okulların da üçüncü bir seçenek olarak sunulması düşünülmeli bu okullarda da din derslerinin kesinkes uygulamalı olması sağlanmalıdır.
Ahmet KEMAL