Mutluluk Üzerine…
Mutluluktan bahsetmek istedim biraz. Ama duygulardan bahsetmekten ziyade bilimsel şeyler de olsun istedim yazımda, açtım sözlüğü. Bütün özlemlere eksiksiz ve sürekli olarak ulaşılmaktan doğan kıvanç durumu çıktı karşıma. Fazla hissiz buldum, sevemedim bu tanımı, sinmedi bir türlü içime... Çünkü eğer doğru ise bu hiç mutlu olmamıştım ben. Şu ana kadar bütün özlemlerime eksiksiz kavuştum diyemem, hep bir şeyler eksik kalmıştı sonuçta, mükemmeli hiçbir zaman bulamadım hayatta.
Yine de bilimden devam ettim. Tıbbi açıklamalara baktım, birtakım hormonlardan ötürüymüş mutluluk. Bu hormonların işlevi, ağrının şiddetini azaltmak ve vücuda daha az rahatsızlık vermesini sağlamak için sinirleri uyuşturmakmış. Sanırım bundan dolayı bilimsel tanımlar içime sinmiyor, mantıktan ziyade hissetmekle ilgili mutluluk ve uyuşmuş sinirlerle pek mantıklı düşünülebileceği söylenemez… İklim de etkiliymiş mutlulukta. Güneş’i göremeyen insanlar daha bir huzursuz olurmuş. Mesela Kuzey Avrupa ülkelerinde intihar vakaları daha fazlaymış.
Mutluluğu bir kalıba sokmaya çalışırken bu çabamın ne kadar gereksiz olduğunu da fark ettim. Okuduğum bir yazı da etkili oldu bunda.* Neden sürekli bir anlam beklenir ki? Sonuçta her şey mümkündür yine de hiçbir şey mümkün değildir. Hangi taraftan gidersek gidelim, o yol diğerlerinden daha iyi değildir… Mutsuzluğunu sev ve mutluluğundan iğren… Her şeyi birbirine karıştır… Neden sürekli kararlı bir tutum, anlaşılır fikirler ve anlamlı sözcükler beklenir ki?
Mutluluğu laf cambazlığı yaparak tanımlamak gereksiz.Bu tanımı herhangi bir sebepten, belki de sebepsiz, yüzünde bir gülümseme oluşması kadar basite bile indirgeyebilir, hormonlar olayı ile de daha da karmaşıklaştırabilirsin. Bir anlam bekleme, sadece hisset. Denize karşı oturup martılara simit at, bu mutlu etsin seni. Ya da fazla uzağa gitme mesela tak kulaklığını, şarkılar mutlu etmekte gayet başarılılar…SEDANUR BAYRAM