ORYANTALİZMİN OYUNLARI
Hayat geçti. Ah ne yapsak ki gençliği yeniden ele
geçirebilsek. Bu mümkün mü? Hayır. O halde ne yapacağız. Geçmiş zaman olur ki
hayali cihan değer. Biz de hayal ederek geçirelim bundan sonraki günlerimizi.
Tabii gençler gibi gelecek zamanı değil geçmiş zamanı. Ama bazen de gelecek
zaman hayali kursak fena mı olur? Daha yapacak şeylerimiz var.
Ah o üniversite yılları. Ben iki üniversite okudum Ahmet
Hamdi Tanpınar gibi. Birini bitiremedim, birini bitirdim zar zor. Geri zekâlı
mıyım ben? Yok. Ama nedense bu üniversite hayatına pek anlam veremedim. Yaşar
Kemal üniversiteye bile varamadı. Atilla İlhan bir üniversiteyi bile
bitiremedi. Ama pek çok kişi bu gün onların yerinde olmaya can atar elbet. Keşke
ben de onlar kadar eser sahibi olsam da ilkokul tahsilim bile olmasa…
Ne veriyor bu okullar
Allah’ını seversen? Bu gün hala bir
eğitimci olarak çalışan ben bu sistemin yanlışlığının en çok farkında olan
biriyim sanırım. Bana ilk üniversitemde filozof derlerdi. Hep bu her şeyi
sorgulama alışkanlığımdan olsa gerek. Şimdi hala her şeyi sorguluyorum. Bundan
dolayı da zaman zaman mutlu olabiliyorum ancak. O da kendimi motive ederek.
Bazen bunu başaramıyorum da ilaçlara başvurduğum, ağır depresyonlar geçirdiğim
oluyor.
Geri zekâlıdan üstün zekâlıya aynı eğitim veren bu sistemi
reddediyorum. Herkesi aynı kalıba sokmaya çalışan bu sistemi insan doğasına
aykırı buluyorum. Yetenekleri körelten bu sistem ülkeyi geri bırakmak için
maksatlı ellerce planlanmış ve sinsi bir taktikle uygulanmıştır. Ayrıca sürekli
değişikliklere maruz bırakılmış, ama esasta bir değişiklik yapılmadan
ayrıntıyla kitleler ve kadrolar meşgul edilmiş, oyalanmış ve
aptallaştırılmıştır.
Oryantalizm diyeceğim yine komplo teorilerine
bağlayacaksınız ama bağlayın ben yine vazgeçmeyeceğim. Doğuyu ebedi geriliğe ve
köleliğe mahkûm etmek için ellerinden geleni yapmış ve hala yapmakta batılılar.
Doğu ülkelerini geri bırakma planları eğitim ve ordu üzerine yoğunlaşmış,
basınla da bu iki kurumu demirden prangalarla kendi hizmetlerine almışlardır. Ayrıca
o ülkelerde kurdukları polisiye sitemlerle
ülke halkını kültürsüzleştirmiş, şans oyunlarıyla yalancı hayaller
peşinde koşturmuş, futbol voleybol gibi spor dallarında holiganlaşma sağlayarak
yüksek inanç ve ideallerden mahrum bırakmıştır.
İşte dünya halklarını esaret boyunduruğuna geçirmenin gizli
yolları. Bu esaret zorla baskıyla sağlanan bir esaret değil. Bu kölelik gönüllü
köleliktir. Geri bıraktırılmış ulus halk ve aydınları bu köleliğe can atmakta,
bunun kölelik olduğunu farkına bile varmamaktadırlar. İşte Man kurtlaşan doğu toplumu.
Bu gün Mısır’da kendi anne babasına silah sıkan asker vatani görevini yaptığını
zannetmekte aslında batının zorunlu ve istekli bir kölesi, bir köpeği olduğunun
farkına bile varamamaktadır. Aynısı yıllar boyu ülkemizde ve diğer doğu
ülkelerinde de sahnelenmiştir ve sahnelenmeye devam etmektedir.
Sorarım size neden batı ülkelerine bir darbe olmaz. Aynı
batı en son batının doğusundaki Yunanistan’da darbeyi mahkûm etmiş ve darbenin
yalnızca batılı olmayan uluslara mahsus olduğunu ve gerektiğinde sık sık
yapılabileceğini göstermiştir.
Gerek basın, gerek yabancı sermayenin emrindeki yerli sermaye
gerekse ordu ve polis gücü hep batının sömürme planlarına uygun ayarlanmıştır. Ülkenin aydınları kullanılabilecek yarı aydınlar
hatta Cemil Meriç’in deyimiyle Mustagripler olarak yetiştirilmiş, basın batının
menfaatlerini kollayacak gerektiğinde darbe teşvikçisi darbe ortamın oluşturma
görevini yapacak şekilde ayarlanmıştır. Bunu yapmak için gerek medya patronları
gerekse yazarlar satın alınmış, ordu batı tarzı hayat ve onların menfaatini
kollamak üzere oluşturulmuş, sözüm ona iç düşmana karşı konuşlandırılmıştır.
Eğitim felç edilmiş, ülkenin geleceğini alacak kuşaklar talan edilmiştir.
Bütün bunlar biz doğulu ülkelerin nasıl bati emperyalizmine
teslim edildiği, böylece yeraltı ve yerüstü kaynaklarımızın sömürüldüğünü
yeterince açıklamaktadır.
Robinson Kruso’nun siyahi kölesinin adı neden Cuma’dır ve
tüm İslam ülkelerinde okumayı yeni geliştirmiş çocukların ilk okudukları
romandır? İşte sinsi batı kafası bize siz olsa olsa kölemiz olabilirsiniz,
olmak zorundasınız, dünya yıkılsa ve yeniden kurulsa bile siz bizim kölemiz
olarak kalacaksınız doğulu bir ulus olarak ancak buna hak kazanabilirsiniz ve
bu bizim size bağışladığımız bir armağandır bunun için bize müteşekkir
olmalısınız. Eğer bunu yapmaz sömürü düzenine başkaldırırsanız, hakaretler
içinde ölmeye, ya da hapishanelerde işkence içinde çürümeye veya açlığa mahkûm
olmak durumundasınız.
İşte doğu İslam uluslarının durumu budur, onlara biçilen
hayat bundan başkası olmayacaktır. Bu hayat için doğulu efendilerine minnettar
olmalıdır.
İşte doğu İslam uluslarının Osmanlıdan sonraki kaderleri. Ne
zaman bu kadere başkaldırsalar başlarına bir felaket geliyor. İşte Afganistan,
Irak, Suriye, Mısır, Pakistan, Sudan ne durumdalar? Hepsi sürekli karıştırılan
kanın şiddetin ve gözyaşının dinmediği ülkeler. Bunlara Çeçenistan, Doğu
Türkistan, Keşmir ve Bangladeş’i de katmalıyız. Yalnız bir farkla. Bu son
saydığımız ülkeler Lenin-Stalin ve Mao komünizminin zulmü altındalar. Ve zalimler
bu ülkelerdeki planlarını aralarında anlaşarak yerine getirmektedirler.
Peki, bu daha ne kadar sürecek, bilemiyoruz. Doğu halkları uyanana kadar. Müslümanlar
İslam bilincini edinene, Asr-ı Saadet
Müslümanı gibi Allah için yaşamayı ve ölmeyi göze alıncaya, batının oyunlarını
sezip ülkelerinde milli yönetimler getirip onların ülkelerini dönüştürmesine
herhangi bir müdahale ve oldubittilere hazırlıklı olup halk hareketiyle karşı
önlem almalarına kadar sürecektir.
Aksi halde bu oyunlar kıyamete kadar devam edecek zalim hep
zalim mazlum ise mazlum olmaya mahkûm olacaktır. Ancak hiçbir zulüm payidar
olmaz, olmayacaktır. Çünkü küfür ile devlet abat olur zulüm ile berbat. Çünkü ‘Hak
geldi batıl zail oldu’ ayeti yine tecelli edecek Hak gelecek batıl zail olacaktır.
Adalet yeniden dünyaya yayılacaktır. İslam’ın Asr-ı Saadeti yeniden doğacaktır.
Bu sancılar onun içindir. Bu savaşlar Bedir’dir, Uhut’tur, Hendek’tir. Mekke
yeniden fethedilecektir. Medine’t-ül Fazıla yeniden kurulacaktır. Ölü kaknus
küllerinden doğacaktır.
Ahmet KEMAL