SEDAT UMRAN: EŞYANIN ŞAİRİ
Hazan mevsimindeyiz sanki. Şairler bir bir göçüyor şimdi.
Dün Mustafa Miyasoğlu bu gün Sedat Ümran. Bir çınar daha gitti. ‘İnna lillahi
ve ileyhi raciun’ Allah hepsine rahmet etsin tüm geçmişlerimize.
Büyük şair. Eşyanın büyük şairi. Hemşerimiz sayılabilecek
biri. İstanbul üniversitesi Edebiyat Fakültesi Türkoloji bölümünde öğrenciyken
tanıdım onu. Benim şiir hamurumda Sezai Karakoç, Cahit Zarifoğlu, Hilmi Yavuz,
Fazıl Hüsnü Dağlarca ve Behçet Necatigil’den sonra onun mayası vardır. Onunla
Marmara kıraathanesi gecelerini unutamıyorum. Fakülteyi ıskalamış, onun şiir
sohbetlerine katılır olmuştum. Engin hafızası ve şiir ezberi hayrette bırakacak
derecedeydi. Sayesinde yüzlerce şiir ezberledim. Fakülteyi bitirinceye dek
sürdü bu alakamız. Sadece Marmara Kıraathanesi değil Horhor, ayrıca Kadıköy,
Bostancı ve bilumum İstanbul kahvehaneleri, cafeler uğrak yerimizdi. Ben yüz
yüze şiir eğitimini ondan aldım.
Almancayı anadili gibi bilmesi Hegel çevirileri felsefi
yapısın güçlendirmiş onun çift kanatlı hale getirmişti. Birçok yabancı şairin
intihar etmesini felsefe bilmemesine bağlardı.
Vefalı bir dosttu. Cömertti, alicenaptı. Borusan’daki mütercimdik
günlerinde evlenmiş, evliliği pek fazla sürmemişti.
Hayatını şiire vermiş, şiir yemiş, şiir içmişti. Soy ismi
Öcal’dı. Kendi adı ve Ümran soy adiyle müstear yapmıştı kendisine. Ahmet Haşim,
Necip Fazıl ve Sezai Karakoç’a hayrandı. Özellikle Sezai beyi çok beğenirdi.
İlk kitabı ‘Meşaleler’ Ahmet Haşim etkisindedir.
Onun şiirindeki eşya madde kalıbından sıyrılır soyut hale
gelir ve şiire malzeme olur.
Yalnızlığın anıtını dikti şair. Yalnızlığını hep genç
şairlerle doldurdu. Ama hiçbir zaman bu yalnızlığını hiçbir şeye feda etmedi.
Hayatının belli dönemini bu genç şairlerle yaptığı arkadaşlıklarla sürdürdü.
Türk şiir anıtları dediği hepsi hafızasında olan şiirlerden
bu adla antoloji yapmayı çevresine telkin etti durdu. En son A. Serhat
Erkekli’nin böyle bir eser hazırladığını söylemişti bana. Onun Darülacezeye
yerleştiğini duyunca kendi adıma sevineyim mi üzüleyim mi bilemedim.
Şiirlerinin genç olmasıyla övündü hep. Güçlü bir mısra yapısı var. Demirden bir
söyleyiş, çelikten bir irade. Onun şiir ve şairliğini bu iki kelime anlatır
bana göre.
Kışın ince yazın kalın giyerdi. Az yeme alışkanlığı sürekli
hareketli oluşu onun sağlıklı oluşunu sağladı. Şiirinin diyalektiği hayatının
aynasıdır. Onu anlamak biraz da şiirini anlamaktır. Tersi de söylenebilir.
Şiirini tam anlamıyla anladığımız gün onu anlamış olacağız. Sessiz ve derin gitti.
Şiiri misyon edinmişti. Tam bir şiir adamıydı. Şiirle birleşmişti. Sanki şiir
için doğmuştu. Şiirle yaşadı, şiirle öldü. Şiir için yaşadı. Şiir için öldü
Yalnızlıkların adamıydı ama yalnız olduğunu kabul etmiyordu.
O şiirle doluydu.
Ahmet KEMAL