|
bir aşk destanı
Bir Aşk Destanı
HİKAYE-İ AŞK
1
Bir plak koydular
İçini oydular
Gecenin
Bir bilmecenin
Kalktılar aşkla
Baktılar aşkla
Yaktılar ah yaktılar
Berraktılar
Aktı
aktı
aktılar
Ve bir dev ansızın
Dolaşıp ev ev
Almıştı eline bir kandil
Yakmıştı alev alev
Çaldı
bir kapı
Tuttu satrapı
Trak açıldı kapı
Yeni bir kurbandı o
Aldı onu sırtlandı o
Götürdü yedi
Hımm ne hoş
ne tatlı dedi
Sanki bir kuş kanatlı
dedi
Ve yutkunarak baktı
Gözlerinde alevler çaktı
Gökyüzünde bir şimşek
Gökyüzü denli derin
Ne ilk ne son kurbandı
Uçuveren bir an herhangi bir andı
Herhangi bir kurbandı
Eski mi eski bir handı
Şimdi kül oldu yandı
Ve dev homurdandı
Garip sesler çıkararak
Bin yıllık uykusundan uyandı
İlk uyuyan o
En son uyunandı o
Dev buraya nasıl ulaştı
İşler arapsaçına döndü karıştı
Eni boyu beş metre on karıştı
Ve birden ansızın yani aynaya baktı o
Bir tokat çaktı o
Kendi kendine
Dalaştı o
Savaştı o
Kendi kendiyle
Âşıklar kaçıştı / devi görünce
Korkuyla yarıştılar
Neden sonra bakıştılar
Baktılar bir hayaldi o
Gördüler hayal meyaldi o
Belki vehimlerin yarattığı
Bir canlıydı
Diri mi diri/ iri ipiri
Kömürden bir deri
Demirden elleri
Ağaçtan belleri
Elinde gülleri
Nerden geldi o
Nereye gitti o
Ne işi vardı
Neye yarardı
Ardından bir cadı
Bu işe karıştı
Sonra bir tufan
Bir karışıklık
Göz gözü görmüyor görmez tabii
İt iti ısırmıyor ısırmaz tabii
Bir yere varılmıyor varılmaz tabii
Bize kaldı onu yazmak
Kahramanları kaz-ı-mak
Bembeyaz bir deftere
Yüzünden ve ezbere
Figüranlar seçildi
Bu işten de geçildi
'O züm-rüt
Göz-lü
Bir dev-di
Küçük küçükçücük küçümencik bir kızı sevdi'
Dedi Nazım Hikmet
Biz de dedik ki
Behey Nazım
Senin nene lazım
O mavi gözlü dev
Ve mini mini minnacık evvv
İçinde hanımeli açan ebruli
Sen tut mini minnacık bir kızı sev
Hem de ne sevmek hah haaa
Bir iki yalan bir iki dolan
Bir iki güzel söz
Biraz göz boyama bir öz
Gerisi uydurma böbürlenme falan filan
Yalan efendim yalaaan
İş bu kafiye onundur efem onun
Vallahi ben de onun yalancısıyım
Böylece bitti bir yarış başladı
Âşıkla cadı aldı bir dadı. Devi aradı
Ne yapsam ne etsem dedi
Hüsn'ü kaybetti. Aşk'a sarıldı
İşte bu hikâye rüyada geçti .
Belki de dünyada
Belki hülyada belli ki bir yad'a
Yahut bir vedaa
Oldu ve bitti
Yaşandı gitti
İşte u hikâyeyi yazmak fikri
Oradan doğdu
Desem
Yalan değil
Billahi yalan sayılmaya
Uykuda olan binlerce yalan ayılmaya
Onun için zümrüt gözlü devimiz
Onun için zümrüt gözlü güzelimiz
…
Gelelim biz hikayata
Bırakalım yalanı
Geçelim hakikate
Şöylece sürdürmeli
Yaşamak sanatından habersizdiler
Ölümden korktular hayattan bezdiler
Bir şey sezdiler derinden derine
(yine gitti bu kafiye eski yerine)
Dediler yepyeni bir hayat var aşkta
…
İş bu sergüzeştin başlangıcı
Tuhaf bir tesadüfün sonucu
Adı geçen devin ilahi aşk etmesi
Neyle mi mangal gibi bir yürekle
Ya bir pastayla doğum günü ya bir börekle
Yâda hastalar için hazırlanmış taze çörekle
Ama ne oldu. O Zümrüt gözlü kız
Düştü eline cadının
Adının
Başköşesine yazılması
Mukadder oldu artık mukadder
Çilekeşler saltanatının
Hangi saltanat bu
Gelmiş geçmiş sevdalıların
Ve acının yüreklerde taht
Gönüllerde baht kurduğu
Böyle davalara / karakaplı bir kitapla
elüstünde bir yargıcın
Düğüm üstüne düğüm vurduğu
Cadının hani çirkin suratlı
Masalların değişmez 24 kratlık oyuncusu
Cadının. Zümrüt gözlü kızı vakfetmesidir
Cadı der ki: efsunuyum ben
Aşk sayrılığının
Güzellik iksiriyim
Hüsnü yar etmedim aşka
Çevirdim bir dolap ki ne dolap
Başka bambaşka
Olsaydım onun yerinde ben olabilseydim keşke
Aşkın bela diyarında mihnet kalesinde mahpusluğunun hikâyesidir:
Aşk yaşamıştı bela diyarında
Doğar doğmaz açmıştı gözünü bu dünyada
Kurtulamamıştı bir gün olsun başı bela vü mihnetten
Zavallı büyüdü yalnız/
Sabretti durdu yalnız
Göğüs gerdi karşı koydu
Gün geldi yıkıldı kaldı
Gün geldi yeniden koyuldum işe
Girmişti bu kez zorlu bir işe
Aşkın düş görmesini beyan eder:
Alevden şimşekler çakarak gözlerinde
Beklemekteydi beklemekten
Canı çıkmıştı yorulmuştu
Sırtüstü kurulmuştu
Attı bacaklarını suya
Yattı derin bir uykuya
Aşk heybesi omzunda ine çıka
Yağmur kar dolu tipi. Bata çıka
Batak düz toprak dağ taş
Yürü git arkadaş yürü git
Diye diye
Kendi kendine bir bu diyardan
Kaçmak hevesiyle. Bir de
Ne olursa olsun artık diye
Bir merak saikiyle gidiyordu bela vadisinde
Başına geleceklerden haberi yoktu
Bir an ne oldu nasıl oldu
Bir duman bir duman bir duman
Kapladı
ortalığı
Tam kente gireceği zaman
/sürecek/
Ahmet Kemal
Bu hafta 83305 ziyaretçi (192824 klik) kişi burdaydı!
|
|
MiraC |
|
MiraC
O kutlu gece
Yükseldi göğe
O kutlu yolcu
O kutlu gece
Çağırdı O'nu
Kutlu visale
Çağırdı O'nu
Sonsuz vuslata
Efendisiydi O
İki dünyanın
Sereflisiydi O
Dünya ve ukbanin
O kutlu gece
Sahne olmuştu
Büyük vuslata
O kutlu gece
O kutlu gece
Yukseldi göğe
O kutlu yolcu
Vuslata erdi
Ahmet-Kemal
|
|
|
|