YANSIMA DÜNYA
Başkalarının yanında konuşamazmış. Utanırmış. Çok heyecanlanır bir anda söyleyeceği şeyleri unutur, susarmış. Bu yüzden arkadaşı yokmuş. Tek arkadaşı aynadaki yansımasıymış. Ama bu onun için sorun değil. Çünkü yansımada olsa çok arkadaşı olduğunu düşünürmüş. Ayna karşısında farklı karakterlere bürünür, bambaşka Eylül’lerle konuşurmuş.
Evet, bu kızın adı Eylül. Mükemmel tiyatro yeteneğini sadece kendisi biliyor. Ailesi bile bundan habersiz. Çünkü o çok utangaç. Ailesi bu durumun farkında ama çözüm çabaları sonuç vermeyince pek de üstelememişler.
Bir gün Eylül’ün küçük dünyası ona yetmemeye başladı. Artık aynı karakterlerden sıkılmıştı. Başka hayatlar tanımak, yeni arkadaşları olsun istiyordu. Bu soruna çözüm bulmalıydı. İlk önce sınıf arkadaşlarıyla konuşmaya çalıştı. Ama başarılı olamadı. Çünkü senelerce onlardan o kadar uzaktı ki arkadaşları onu benimseyemedi. Onu, aralarında görmeyi çok tuhaf buluyorlardı. Sonra Eylül annesinin yardımıyla evlerinin yakınlarındaki çocuklarla arkadaşlık kurmayı denedi. Onlarla sinemaya gidip , sohbet etmeye çalıştı. Bir türlü istediği şey olmuyordu. Arkadaşlığın böyle olmadığını düşünüyordu. Oysaki arkadaşlıklar böyle başlardı. Ve sonunda bu çabasından vazgeçti, pes etti. Onun savaşçı bir ruhu yoktu, çok çabuk pes ediyordu. Zaten onun arkadaşlık kurma isteği de sadece aynadaki yansıma dünyasına yeni karakterler kazandırmaktı.
Bir anda kendisini bir mahkemenin ortasında buldu. Yargılanan kişi de kendisiydi. Yanında simsiyah renkli iki adam onu tutuyordu kaçmasın diye. Bu adamlar onun ayna karşısında taklit ettiği amcası ve dayısıydı. Sonra etrafına baktığında yansıma dünyasının bütün karakterlerini gördü. Burada herkesin derisi başka bir renkteydi. Pembe renkli annesi bir köşede ağlıyordu , yeşiller içindeki babası ne yapacağını bilmiyor bir haldeydi. Mor renkli öğretmeni mahkemenin savcısıydı ve diğer renkler Eylül’e kızgın bir biçimde bakıp mahkemenin sonucunu bekliyordu. Mahkemenin hakimi ise turuncu renkli Eylül’dü. Sonbahar gibi soluk bir turuncuydu derisi. Mahkeme başladığında herkes bir anda konuşmaya başladı. Eylül söylenenlerden hiçbir şey anlamıyordu ve korkmaya başlamıştı. Yardımına Turuncu Eylül koştu. Herkesi susturdu ve mahkemenin neden toplandığını Eylül’e anlatmaya başladı. Buradaki karakterler artık ayna içinde hapsolmak istemiyorlardı. İnsanların önünde can bulmak, ete kemiğe bürünmek istiyorlardı. Artık Eylül’ün ayna karşısında değil, insanların karşısında onları canlandırmasını istiyorlardı ve Eylül’ün çabuk pes etmesinden şikayetçilerdi. Eylül hemen itiraz etti. Bunun olmayacağını söyledi. Hakim Eylül , eğer dediklerini yapmazsa onun da burada hapsolacağını belirtti ve onu hapse attı. Eylül uyandığında bileklerinde kelepçe var mı diye kontrol etti. Hala rüyanın etkisindeydi. Sonra anladı ki gerçek hayatının ayna içindeki hapishaneden farkı yoktu. Artık daha farklı bir Eylül olmaya karar verdi.
İLAY DALKIRAN