22*07*13
Tarihlemeyi değiştirmemeli miyim, neden? Biri uydurmuş diye
ben neden ona uymalıyım? Kaç kez bu yıldız işaretini koydum fark etmeden. Sonra
değiştirdim. Şimdi de değiştirmiyorum işte. Değiştirmeyeceğim.
Facebook’ta öğrencilerim arkadaşlık teklif etmişler. Kabul
ettim. Şimdiden onları çok özledim. Gerçekten onları çok sevmişim. Hala da
seviyorum. Allah çok sevdiklerimi hep benden alıyor. Çok sevdiğim
arkadaşlarımla basit sebeplerle soğumamın sebebi de bu.
İnsanoğlu çok garip bir yaratık. Bu gün beraber olduğuna
yarın düşman olabiliyor. Dostlar birbirini unutabiliyor. Dostluklar düşmanlığa
dönüşüyor. Yeni dostluklar kuruluyor. Akrabalar birbirine düşman oluyor. İyi
günde dost olanlar kötü günde birbirini tanımıyor. Bir menfaat girdi mi araya
ne akrabalık kalıyor ne dostluk.
İşte bu ortamda gerçek dost Allah dostları. Onları ne zaman
tanıdım. Onları tanıyınca hayatı tanıdım. Onların hayatını yazmalıyım diye
düşünüyorum. Onu nasıl tanıdığımı, onunla aramızda geçenleri yazmalıyım
diyorum. Onun benim üzerimde hakkı var. Bu hakkı onu anlatarak ödemeliyim.
Belki bu sayede birkaç kişi bu nurlu yolu tanır ve ondan yararlanır.
İyi şeylerden, iyi insanlardan bahsetmek kötü şeylerden ve
kötü insanlardan bahsetmekten iyi. Belki bu sayede iyilikler yayılır ve aksi
durumda kötülüklerin yayılmasına sebep olur.
Çocukluğumda evliyaların aramızda olmadığını hepsinin göçüp
gitmiş olduğunu düşünürdüm. Yıllar sonra bu görüşümün yanlış olduğunun farkına
vardım. Ondan bana bahsedildiği gün ben hala aynı kanaatteydim. Şimdi Profesör
olan bir zat bahsetmiş, beni onların müntesiplerinin meclisine götürmüştü. Ban bahsettiği iyi sohbetçi bir kişinin
konuşması olduğuydu. Oraya gittik ama o hiç konuşmadı. O kişi subay rütbeliydi.
Onun yerine daha küçük rütbeli biri konuştu. Kendisi, konuşmasını dinlemek için
gittiğimiz kişi ve bir er arasında askeri birlikte geçen olağanüstü olayları
anlatıyordu.
Yıllar sonra o erle tanışacaktım, aramızda bazı olaylar
geçecekti. Şimdi rahmetli olmuş bu kişi bu yolu tanımamda yanlışları ve
doğrularıyla rehberlik edecekti. Ben ondan nelerin yapılması, nelerin
yapılmaması gerektiğini öğrendim.
Bir arkadaşım Ramazan –ı Şerif tebrikine şimdi cevap veriyor
adam. 15 gün sonra. Aradım. Cevap vermedi. Yarım sat geçti. Bana döndü. Ben şimdi Giresun’daydım. Namaz
kıldırıyordum. Allah kabul etsin dedim. Ramazan eğlenceleri meydanındaydım.
Sesler ayyuka çıkıyordu. Telefon
görüşmesini sürdüremedim. Ücretsiz çay
aldım. Kalabalıktan dolayı oturacak yer bulamadım. Sıcak çay elimde içe içe eve
yollandım. Kapıda süt kabı duruyordu. Neredeyse 40-45 dakika. Kimse el
sürmemiş. Evde kimse yok. Eşim ve kızım teravih kılmak için dergâha gitmiş.
Oğlan nerde belli değil. Bir de beni saldın diyor. Ne izin alıyor ne haber
veriyor. Sigara içiyor. Bir arkadaşı var onu görmeye gidiyor. Sahura kadar
onunla vakit geçiriyor. Oysa ilköğretimde onunla müthiş kavga etmiş yüzü gözü
tırmık içinde eve dönmüştü. Demek çocuklarda böyle oluyor. Büyük dostluklar
büyük kavgalarla başlıyor. Ama büyükler bunu bilmiyor. Ayrıca çocuklar hem
kavga ediyor hem barışıyor kısa bir süre
sonunda. Ama büyükler çocuk kavgasına ailelere taşırsa bundan facialar çıkıyor.
Sofinin biri beni
iftara davet ediyor camide. Kabul etmiyorum. Nezaketen davet sayıyorum. Düşünüyorum
sonra acaba yanlış mı yaptım? Eşime soruyorum.
O da onaylıyor bu gibi davetlerin nezaketen olduğunu eşinin haberi olmadığı için zor durumda
kalabileceğini söylüyor. Ama diyorum bu yıl bu tür davetler çok oldu. Kızımın
düğünü için davetiye götürdüğüm çok aile aynı daveti yaptı hem de.
Ahmet KEMAL