RAHMAN İLE ŞEYTAN ARASINDA İNSAN
İşte biz buyuz. Adem atamızdan beri biz hep bu git gel
arasında bocalayıp duruyoruz. Bu git-geller bizim hayatımızı allak bullak
ediyor. Herkese akıl verebiliyoruz, ama gel gör ki kendimize söz geçiremiyoruz.
Nefsle ruh arasında bunca açık uyarılara rağmen bu
bocalamalar bizi bunalımlara sürüklüyor. Bunalımlar buhrana dönüşüyor.
Buhranlar ruh hastalıklarına yol açıyor. Artık doğru düşünemez hale geliyoruz.
Doğru düşünme yeteneğimizi kaybediyoruz. Kişilik ve kimliğimiz kaybediyoruz. Hayatımızın
bir döneminde kendi ilkelerimizle bile ters düşer hale gelebiliyor, daha önce
çizdiğimiz çizgiyi değiştirerek bambaşka bir çizgide ilerleyebiliyoruz.
Bir yanda rahmani uyarılar, bir yanda şeytani igvalar ruh
dengemiz allak bullak oluyor. Nefsle şeytan arasında köşe kapmaca oynuyoruz. Bir
yanda cennet, bir yanda cehennem dünyada değiliz de sanki sırat köprüsündeyiz.
Aslında cennet köprünün sonunda ama cehennem hemen altımı<da, düştük
düşeceğiz köprüden. Çünkü her tarafımız ayartılarla dolu.
Hele teknolojinin bu kadar ilerlediği, internetin, TV’nin ve
günlük kent hayatımızın şaşaasının şaşırttığı insan tipi zavallı bir sineğe
dönmüş, şekere yapışan sinek gibi yavaş yavaş ölüme sürüklenmiştir.
Bir de buna kötü arkadaşı eklerseniz seyredin manzarayı.
Günlük hayatın yemek içmek ve uyumakla geçtiği bu dünyada eğlenmenin meşru
sınırlar ötesine taştığı, hayata sıradan bir gün geçirmenin bile günahlarla
dolu olduğu, günahsız bir anın bile
geçirilemediği düşünülürse ademoğlunun şeytanın tuzağına düşmemesi için bir
neden kalmadığı kolaylıkla anlaşılır.
Hele bu dünyada yol göstericilerin bile yol kesici olduğu
düşünülürse ne demek istediğimiz kolayca anlaşılabilir. Din adamlarının din
adına dini katlettiği apaçıkken bu zavallı insanoğlu şeytanın tuzağına
düşmekten nasıl kurtulacaktır. Cehennemin yolu iyi niyet tezgahlarıyla
kuşatılmış, cennetin yolu ise bin bir engel, zorluklarla kuşatılmıştır.
İşte insan bunca tehlikeli geçitlerden geçerek Rahman’ın
yolunda dosdoğru yola gitmek ne kadar mümkün olacaktır. Emr olunduğun gibi
dosdoğru olmak bunca netameli yolda nasıl mümkün olacaktır. Beni Hud suresi
ihtiyarlattı diyen Peygamber Efendimiz as. Bu ayeti işaret etmişti. Demek ne
kadar doğru ve isabetliymiş.
Bu sayılı ömür de geçen her gün yeni yeni tuzaklara düşmek
şeytanın örümcek ağında yem olmak işten bile değil. Geçen her an yeni bir oyunla
şeytan ve arkadaşları tarafından çevrili insan ne yapacağını bilmiyor. Allah’ın
af ediciliği olmasa hiç kimsenin cennete giremeyeceği, tüm insanlığın şeytanın
ağına düşerek cehenneme yuvarlanacağı açıktır. Tevbe eden hiç günah işlememiş
gibidir’ müjdesi olmasa tüm insanlığın umutsuzluk düşüncesine yuvarlanacağı
apaçık bir gerçek olarak önümüzde duracaktır.
Umutsuzluğun inançsızlıkla eş olduğunu düşünürsek insanlığın
nasıl kıldan ince kılıçtan keskince bir sırat köprüsünde işinin ne kadar zor
olduğunu anlarız. Ancak Allah’ın rahmetinin gazabını geçtiğini hesaba katarsak
kurtuluş ümidimiz çoğalır ve beyn’el_-havf ve’r-reca umutla korku arasında bir
imana ulaştığımızı anlarız.
Ahmet KEMAL