26.06.13 (ÇARŞAMBA)
(Ben fikir işçisiyim)
Babam beni amele yapmak istedi. Ne bedenim ne fikrim buna hazırdı. Benim oğlan da bundan şikâyet ediyor. ‘Ben mühendis olacağım’ diyor ‘sen beni amele yapıyorsun’. Çocukluğumuzda Almanya’ya giden işçiler orada mühendislerin işçi tulumu giyip işçi gibi çalıştıklarını anlatırlardı.
Şimdi inşaat yaparken ne kadar yanlış yaptığımı düşünüyorum. Demek ki herkes kendi işini yapmalı. Ben fikir işçisiyim onu yapmalıyım. Şiir yazmak, deneme yazmak, hikâye yazmak benim işim.
Tanrım yalnız bir tek şeyi istemeği ve durmadan onu istemeği bana ilham et ’diyor Gide. Keşke ben de öyle yapabilsem. Ne kadar dağıldım Ya Rabbi. Topla beni dirliğe düzenliğe kavuştur. Ne büyük mutlulukmuş o eski halim kıymetini bilemedim. Çok mu istedim bu hali bilemem.
Bu gün iki firmadan haber bekliyorum. Sülüklerim beni bekliyor, bu sağlığım için gerekli. Emeklilik konusunda bir karar vermem lazım. Ne kaybedeceğim ne kazanacağım eksiler artılar. Danıştığım insanlar her türlü konuşuyor. Mahkeme yolunu açmakta da tereddütlüyüm. Ne yapacağımı bilemiyorum. Danıştığım bazı kişiler ısrarla aleyhte konuşuyorlar. Sırf onların inadına yapmak istiyorum bunu. Oysa paraya da ihtiyacım var. Kıdem tazminatı benim için önemli.
Sıcaklara dayanamıyorum. Halsizlik öldürüyor beni. Onu karışım içerek yenmeye çalışıyorum. Ama güneşin beni çarpmasını önleyemiyorum. Marketlere sığınıyorum. Su içiyorum olmuyor camilere sığınıyorum. Rüzgârlara tutuyorum kendimi.
Şimdiki kızlar her şeyi tam evlenmek istiyorlar. Aileleri zorluyor bir düğünü 50 milyara çıkarıyorlar. Kız babası da bundan nasibini alıyor. Daha sonra ne yapacaklar acaba. Bu evli çiftler herhalde bir araba almak sonra tatillere gitmek, çocuk sahibi olmak, o çocuğu şımartıp tepelerine çıkarmak peşinde koşacaklar. Özel okullara dershanelere para yetiştirecekler, AVM. Lerde, marketlerde gün geçirecekler, eğlenceden eğlenceye koşacaklar, yazın pikniklere kışın streslere girecekler. Sonra yazlık yapalım, yurt dışı seyahatlere gidelim derken hayatın geçip gittiği görecekler, elde avuçta bir şey kalmadığını, bir kalıcı değere, bir hayırlı evlada da sahip olamadıklarını görerek soluğu huzur evinde alacaklar.
Ben bir yatak odası bile sahip olamadan evlendim. Sipariş ettiğim parasını peşin verdiğim yatak odası 9 ay sonra geldi. Oturma odamı ben oturamadan kayınpedere devrettim. Bütün beyaz eşyamı kendim taksitle aldım. Şimdi yeniliyorum. Hepsinin son kullanma tarihleri doldu.
Validem bir kuştüyü yatakla evlendi. Atla gitti kocasının köyüne. 9 çocuk doğurdu. Mal mülk zengini oldu ama sefasını süremedi. Hepsi bize kaldı. Biz onları kullandık sefasını sürdük diyemem biz de süremedik, çünkü onların ahı vardı.
Ahmet KEMAL