ENAYİLER OLMASA
Meşhur bir söz vardır: ’Enayiler olmasa açıkgözler nasıl
geçinir.’ Bu söz bize her şeyi açıklıyor. Kurnazlar ve aptallar birbirini
tamamlayan, bir bütünün iki parçası olan unsurlar.
Ortaokulda Türkçe Öğretmenim bize bir kompozisyon konusu
vermişti. ‘Yüksek tepelerde hem yılanlara, hem de kuşlara rastlanır. Kuşlar
uçarak, yılanlar sürünerek varırlar aynı yere. Bu söz her şeyi anlatıyor. Yıllar sonra bu tiplere her zaman, her yerde
rastladım. Yüksek makamlara beleş olarak, tepeden inme yerleşenleri gördükçe
hayıflandım. Aynı yerlere sürünerek, bin bir zahmetle çıkanları, hatta
çıkamayanları gördükçe acıdım, yüreği burkuldu.
Bazı insanlar vardır hep işleri rast gider. Hep dört
ayaküstü düşerler. Fırıldak çevirmeyi iyi bilirler. Her zaman, her yarda iş
bitiricidirler. Hak etmeyi beceremezler,
ama her zaman hak etmediklerini hem de fazlasıyla elde ederler.
İşte dünya böyledir. Bu tipler okulda en tembel
talebedirler. Kopya çekereler. Her türlü yaramazlığı yaparlar. Hatasız,
yanlışsız, vukuatsız günleri yoktur. Nasıl olsa bir diploma ederler. Beleşten
bir üniversite de bitirirler. Ondan sonra gelsin kaymaklı işler. Ve o zavallı çalışkan dürüst öğrenci, her
şeyi bileğinin hakkıyla almaya çalışan ve bin bir güçlükle bunu beceren iyi
insan, dosdoğru adam, sırf adamı olmadığı için işsiz güçsüz perişan olur. Zaten
onun hakkı olan makam ve mevki de adamını bulduğu, yaltaklanmasını iyi
becerdiği için o üçkâğıtçı tarafından elde edilmiştir.
Enayiler ve açıkgözler. İşte onun için asalaklar aptalların
sırtından geçinir derler ki doğrudur. Bu dünyanın gidişatı böyledir. Ve bu
yanlış gidişat dünyanın kuruluşundan beri böyledir. İş bilenin kılıç kullananın
dememişler mi atalarımız. Her ne kadar bunu bu anlamda söylememişlerse de bu
böyle anlaşılmış, daima kurnazlar, açıkgözler işlerini kolayca ve rahat bir
şekilde yürütmüşler, gemilerini büyük okyanuslarda yüzdürmüşler, sağ salim
istedikleri limana varmışlardır.
Ünlü bir fıkra vardır. Çöl ortasında çocuğuyla birlikte
devesine binip gitmekte olan Arap yerde hasta numarası yaparak yatan bir üçkâğıtçının
hilesine uğramış, ona yardım etmek için devesinden aşağı inen hırsız tarafından
derdest edilerek soyulmuştur. Ama
soyulan iyi niyetli insanoğluna bu olayı kimseye anlatmamasını söyler. Nedenini
soran çocuğa ;’ Anlatma ki oğlum bir daha insanlar darda kalmış hiç kimseye
yardım etmezler.’
Bu açıkgözler hırsız gibidirler. Başkalarının her şeyini ele
geçirirler ve kendilerine mal ederler. O mal ve makam sahipleri ise her zaman
kaybetmeye mahkûmdurlar. Ama zavallı saf temiz insanlar kendi haklarını koruyamadıkları,
uğradıkları haksızlıkları da bir türlü kimseye anlatamazlar.
Ahmet KEMAL